Plastik kirliliği anne karnındaki bebekleri bile etkiliyor!

Uluslararası kuruluşların verileri ve bilimsel araştırmaların sonuçlarına yer veren Springer Nature kaynaklı bilimsel bir çalışma, plastiklerin ekosistemler üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne seriyor. Çalışmaya göre, yılda yaklaşık 400 milyon ton plastik üretiliyor ve bu miktar son 20 yılda iki katına çıkmış durumda.

HÜCRE ZARINA GİREREK BEYNE TAŞINIYOR: KALP KRİZİ VE FELÇ RİSKİNİ ARTIRIYOR

Çalışmada, ekosistemdeki hayvanların yanı sıra insanların da bu atıklardan nasıl etkilendiği tartışıldı. İnsanların içme suyundan, havadan ve yiyeceklerden gelen plastik parçacıklara veya kirleticilere doğrudan veya dolaylı olarak maruz kaldığı belirtildi.

İnsan organlarının, özellikle akciğer ve bağırsaların, mikroplastikler ve ince parçacıkları nedeniyle etkilendiği belirtildi. Çoğu zaman hücre zarlarına giren parçacıkların kan-beyin yoluna taşındığı ifade edildi.

Mikroplastikler ve nanoplastiklerin insan solunum yolundaki farklı birikim modellerini açıklamada solunum hızlarının ve parçacık boyutunun oynadığı hayati rollere dikkat çekildi.

Napoli’deki Campania Luigi Vanvitelli Üniversitesi’ndeki araştırmacıların Mart 2024 tarihli bir çalışması, kan damarları mikroskobik plastiklerle kirlenen kişilerde felç, kalp krizi ve erken ölüm riskinin önemli ölçüde arttığını ortaya koydu.

New England Journal of Medicine’de yayımlanan çalışmanın yazarlarından Dr. Raffaele Marfella, “Verilerimiz doğrulanırsa, kardiyovasküler sağlığı önemli ölçüde etkileyecektir çünkü plastik kirliliğine karşı savunmasızız” dedi.

‘DOĞMAMIŞ BEBEKLER BİLE MARUZ KALIYOR’

Araştırmacılar, mikroplastiklerin insan plasentasında bile varlığını bildiriyor. Çalışmada plastik atığın yakılma sonucu, solunduğunda ölümcül olabilen dioksin gibi kanserojen kimyasallar yaydığı, hamile kadınlar ve doğmamış çocuklarının bu toksik etkilere karşı özellikle savunmasız olduğu ifade edildi.

Gıda ve içecekler yoluyla vücuda alınan MNP’lerin, anne karnındaki çocukları bile etkilediği vurgulandı. Vücutta biriken toksinlerin anneden çocuğa geçme riskine dikkat çekildi.

Ayrıca mikroplastik ve nanoplastiklerin insan salığı üzerindeki zararları arasında değişen enerji ve biyokimyasal metabolizma, uygunsuz immünolojik işlev, oksidatif stres, hücre çoğalmasında azalma, kanser riski ve bazen alışılmadık organ gelişimi yer alır.

‘DOĞU AKDENİZ’DE ÇOCUK HASTALIKLARININ YÜZDE 30’U ÇEVRESEL FAKTÖRLERDEN KAYNAKLANIYOR’

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine de atıfta bulunulan raporda, Doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki hastalık yükünün yaklaşık yüzde 22’sinin (çocuklarda yaklaşık yüzde 30) çevre kirliliği de dahil olmak üzere çevresel risk faktörlerine bağlı olduğu belirtildi.

Bu çevresel risk faktörü 100’den fazla bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalığın yanı sıra yaralanmalara da neden olduğu vurgulandı.

Verilere göre her yıl yaklaşık 854 bin kişinin sağlıksız ortamlarda yaşama veya çalışma nedeniyle erken öldüğü ve bunun bölgedeki toplam ölümlerin yaklaşık yüzde 20’sine denk geldiği ifade edildi.

2050’DE DENİZLERDE BALIKTAN ÇOK PLASTİK OLACAK

Ellen MacArthur Vakfı’nın 2016 tarihli bir çalışmasına göre, okyanuslardaki plastik miktarının önümüzdeki 15 yılda iki katına çıkması bekleniyor. 2050’ye kadar okyanusta balıktan (ağırlıkça) daha fazla plastik olabileceği tahmin ediliyor.

Springer Nature çalışmasında da yer verilen İngiltere merkezli Eunomia Research and Consulting tarafından yayınlanan bir rapora göre, yıllık plastik atık girdisinin %80’inden fazlası her yıl denize bırakılıyor.

Deniz suyunda bulunan plastiklerin veya mikroplastiklerin çoğu, genellikle deniz rotaları boyunca yapılan yolculuklar sırasında dökülen gemi atıklarından kaynaklanıyor. Bu zararlı mikroplastikler ekosistemleri bozuyor ve biyolojik yaşam döngülerine girdiklerinde ilişkili organizmaları etkiliyor. Ayrıca insanlar da dahil olmak üzere birçok canlı türü için de risk oluşturuyorlar.

IMLRU’nun (2018) yaptığı bir araştırmaya göre, plastik atıklar 700’den fazla deniz türünü etkiliyor. Ticari balık ve kabuklu deniz hayvanlarına ek olarak, her yıl yaklaşık 100 milyon deniz memelisi plastikler ve yan ürünleri yoluyla oluşan kirlilik nedeniyle ölüyor.

Sadece deniz hayvanları değil, deniz kuşları da yüzen plastik çöpleri yutuyor. Dünya çapındaki deniz kuşlarının yaklaşık yüzde 90’ının, deniz kaplumbağalarının yüzde 52’sinin midesinde plastik artıklar bulunmuştur.

Bilim insanları, mikroplastiklerin bu balıklar yoluyla tüketen insanların vücuduna girdiğini ve birçok hastalığa neden olduğuna dikkat çekiyor.

70 YILDA 1,5 MİLYON METRİK TONDAN 400 MİLYON TONA

Çalışmada, polimer plastiğin kendisi çevre için doğal olarak toksik olmasa da insanlar, hayvanlar, yaban hayatı ve çevre için sağlık riskleri oluşturan tehlikeli kimyasallar saldığına dikkat çekildi.

Son yetmiş yılda, plastik üretiminde önemli bir artış olduğu, 1950 ile 2022 arasında, plastik üretiminin 1950’deki 1,5 milyon metrik tona kıyasla 400,3 milyonu geçtiği vurgulandı.

ACİLEN ÖNLEM PLANI GEREKİYOR

Ekonomik Kalkınma ve iş birliği Örgütü’nün (OECD) 2022 tarihli bir raporunda, dünya çapında plastik üretiminin son 20 yılda iki katına çıktığı ve bunun sadece yüzde 9’unun başarıyla geri dönüştürüldüğü tespit edildi.

Bu verilerin ışığında, yenilikçi geri dönüşüm teknolojileri ve çevresel riskleri en aza indirmeyi, uzun vadeli ekolojik istikrarı teşvik etmeyi amaçlayan sürdürülebilir yaklaşımlar da ele alındı.

Gezegende biriken milyonlarca ton metrik plastiği azaltmanın, biyolojik olarak parçalanabilir ve kompostlanabilir plastiklerin geliştirilmesine ve geri dönüşüm teknolojilerinin ilerletilmesine bağlı olduğu vurgulandı. Geri dönüşümdeki teknolojik yeniliklerin, plastik çöp yönetiminin etkinliğini ve verimliliğini hızla artırdığına dikkat çekildi.

Related Posts

Uzmanından uyarı: Klima kullanımı bu hastalıkları etkiliyor

Klima kullanımının akciğer sağlığı için belirli riskler oluşturabileceğini ancak bu risklerin doğru farkındalık ve proaktif önlemlerle yönetilebileceğini belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Osman El Jundi, alınacak önlemlerle solunum sağlığının ve konforun bir arada sağlanabileceğini söyledi. El Jundi, “Optimum nem seviyelerini koruyarak, düzenli bakım yaparak, hava temizleyicileri kullanarak, uygun havalandırma sağlayarak, sıcaklıkları düzenleyerek ve iç mekan bitkileri kullanarak solunum sağlığının desteklenmesi mümkün olabilir” dedi.

Alzheimer riskini azaltmak mümkün

Diyabet, hipertansiyon ve obezite gibi rahatsızlıkların Alzheimer riskini doğrudan etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Aslı Demirtaş Tatlıdede, yaşam tarzı değişiklikleriyle demans riskini yaklaşık yüzde 45 oranında azaltmanın mümkün olduğunu söyledi.

Keneyi çıplak elle çıkarttı: Kabusu yaşadı!

Cenaze için gittiği Sivas’ta keneye maruz kalan 17 yaşındaki Eyüp Can Karapınar, İstanbul’a döndükten sonra Kırım Kongo Kanamalı Ateşi teşhisiyle yoğun bakımda tedavi altına alındı. Zorlu süreci atlatan genç, “Her şey sıfırdan başlamış gibi” derken, uzmanlar çıplak elle kene çıkarılmaması konusunda uyardı.

TTB’den kenevir kullanımıyla ilgili uyarı: Yasa teklifi gözden geçirilmeli

Türk Tabipleri Birliği (TTB), TBMM’de görüşülen “Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” kapsamında gündeme gelen kenevir maddesiyle ilgili açıklama yaptı. TTB, kenevirin tıbbi kullanım dışındaki alanlarda serbestleştirilmesinin halk sağlığı açısından risk taşıdığı uyarısında bulunarak, düzenlemenin tekliften çıkarılması gerektiğini belirtti.

Derideki ağrılı nodüller ‘köpek memesi hastalığı’nın belirtisi olabilir

Halk arasında “köpek memesi hastalığı” olarak da bilinen “Hidradenitis Süpürativa”nın (HS) tekrarlayan apseler ve şiddetli kaşıntı gibi belirtilerle ortaya çıkabileceği, tedavi edilmediği takdirde yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebileceği belirtildi.

Bilimsel araştırmalara göre bu aromatik bitki 30 dakikadan kısa sürede uykuya dalmanızı sağlıyor!

Uykusuzlukla mücadele ediyorsanız çözüm ilaçlarda değil, fincanınızda olabilir. Bilim insanlarına göre, yaygın olarak bilinen bu aromatik bitki sadece sakinleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda uykuya geçiş süresini de ciddi oranda kısaltıyor.