CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, Zirai Don Olayları Araştırma Komisyonu’nda Aktif Bir Rol Şekillendiriyor
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Zirai Don Olaylarının araştırılması amacıyla oluşturulan Meclis Araştırma Komisyonu, oldukça yoğun bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Komisyonun aktif üyelerinden biri olan CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, çalışmalarına Ankara’daki toplantılarda ve sahada üreticilerle bir araya gelerek devam ediyor.
Komisyonun en son toplantısında, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. (TARSİM) ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği temsilcileri, don felaketinin etkilerine ve alınması gereken önlemlere ilişkin detaylı sunumlar yaptılar. Bu toplantıda Gülcan Kış’ın yaptığı değerlendirmeler ise dikkat çekiciydi.
Gülcan Kış, Komisyonun sadece rapor hazırlamaktan öte, sorunlara çözümler üreten bir yapının olması gerektiğini vurgulayarak, TBMM’nin sahadaki gerçeklerle daha yakından bağlantılı olması gerektiğini belirtti. Bu doğrultuda, komisyon üyeleri yakın zamanda geniş bir saha incelemesi için harekete geçecekler. Mersin de dahil olmak üzere, Iğdır, Erzincan, Malatya, Manisa, Uşak, Afyonkarahisar ve Aksaray gibi don felaketinin yoğun yaşandığı illerde çiftçilerle bir araya gelinerek sorunlar değerlendirilecek.
Mersinli çiftçilerin yaşadığı zorlukları meclise taşıyan CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, şu açıklamada bulundu: “Mersin’in yüksek kesimlerinde birçok üreticimiz don sebebiyle ürün kaybına uğradı. Bu acı durum karşısında çaresiz kalan çiftçilerimiz için sadece geçici çözümler değil, uzun vadeli politikalara ihtiyaç var. Bu mağduriyetin çözümü için üzerime düşen ne varsa yapmaya devam edeceğim.”
Tarımın sürdürülebilirliğinin, üreticinin emeğine sahip çıkılarak sağlanabileceğini ifade eden Kış, iktidarın tarım politikalarını da eleştirdi: “Her krizde konuşmak yerine, kriz öncesinde tedbirler almak gerekiyor. İklim krizini görmezden gelenler, bugün don felaketine uğramış çiftçilerimize sırtlarını dönemezler. Çiftçileri korumak, ekonomik değil aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur ve bizim milli görevimizdir.”