Nedir bu bağırtı-çağırtı, artık maç izlerken kafa şişiyor: Biz o spikerleri özledik

Türk spor yayıncılığının unutulmaz ismi Halit Kıvanç, maçları bağırmadan anlatması, oyunun doğallığını bozmadan, sakin ama heyecanı diri tutan üslubuyla hafızalara kazındı. Onun sesi, sahadaki mücadeleyi ekrana taşıyan bir rehberdi; seyirciye pozisyonu yaşatır ama oyunun önüne geçmezdi.

1970’ler ve 80’lerde milyonlarca izleyici, televizyon başında onun tok ve huzurlu sesinden maçları dinlerdi. Tribünlerde gürültü, sahada mücadele olsa da spikerin sesi seyirciye güven ve dinginlik verirdi.

ARTIK BİR EZİYETE DÖNÜŞTÜ

Erdoğan Arıkan, Erdoğan Tuncel, Orhan Ayhan gibi isimler de aynı çizgide “bağırmayan spiker” ekolünü temsil ettiler.

Bugün ise tablo farklı. Spikerler, maç anlatırken sesi sürekli en yüksek perdeden kullanıyor. Her pas, her taç, her şut adeta bir “final anıymış” gibi bağırarak aktarılıyor. İzleyici oyunu takip etmek yerine kulak tırmalayan bir ses şovuna maruz kalıyor. Bu durum bir kesim için heyecan artırıcı olsa da, birçok futbolsever için “kafa şişiren” bir hale geliyor. Bu abartılı anlatım, birçok futbolsever için artık bir eziyete dönüşmüş durumda.

Hüseyin Başaran, Murat Ünlü, Necati Karakaya ve Orhan Ayhan

“BAĞIRMAYAN SPİKER” EKOLÜNÜN TEMSİLCİLERİ

Orhan Ayhan: TRT’de uzun yıllar çalıştı; özellikle 80’ler, 90’larda Halit Kıvanç gibi dengeli bir anlatım benimsedi. Özellikle boks anlatımlarıyla hafızalara kazınsa da futbol spikerliğinde de sakin ve tok sesiyle tanındı. Seyirciye güven veren üslubu, sahadaki heyecanı abartısız bir şekilde aktarmasıyla onu “bağırmayan spikerler” kuşağının önemli isimlerinden yaptı.

Hüseyin Başaran: Futbolu bir hikaye gibi anlatırdı. Sözcükleri seçerken sakinliği ve edebi diliyle öne çıkan bir spikerdi. Onun anlatımı, maçın heyecanını bağırarak değil, kelimelerle ördüğü atmosferle yaşatıyordu.

Murat Ünlü: Anlatımlarında ölçülü bir heyecan, sahaya ve oyuna duyulan saygı öne çıkıyordu. Seyirciye pozisyonları abartısız ama canlı biçimde aktarır; sesiyle oyunu süslemek yerine sahadaki mücadeleyi öne çıkarırdı. Bu yönüyle, günümüzün abartılı anlatım anlayışına karşılık dingin bir alternatif sunar.

Necati Karakaya: TRT ekranlarının güçlü ama sakin sesiydi. Özellikle atletizm ve olimpiyat anlatımlarında bilgisiyle ön plana çıkarken, üslubunda hiçbir zaman bağırma ya da abartıya yer vermedi. Oyun ya da yarışın doğallığını bozmaz, seyirciyi yormadan sahadaki mücadeleyi aktarırdı.

Ercan Taner (erken dönem): Özellikle 90’larda ve 2000’lerin başında Lig TV’de edebi ve sakin anlatımıyla öne çıktı. Son yıllarda temposu arttı.

Halit Kıvanç’ın dinginliği, oyuna saygılı tavrı ve ölçülü heyecanı bugün hâlâ özleniyor. Çünkü futbolun büyüsü, spikerin bağırtısında değil, sahadaki oyunun kendisinde saklı. Ancak günümüz ekranlarında bu ses tonu kaybolmuş; yerini abartılı, yorucu bir sunum anlayışı aldı. Futbolseverler de haliyle şu soruyu soruyor: “Gerçek anlatım, sahadaki oyunu aktarmak mıdır, yoksa kendi sesini yükseltmek mi?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir