Yeni trend: Sabah kahvesine ekliyorlar, topaklanmaması için dakikalarca karıştırıyorlar! Östrojeni arttırıyor

Sabah Kahvesine Kolajen Ekleme Trendi Sağlıklı Mı?

Son günlerde dikkat çeken yeni bir trend var; sabah kahvesine kolajen eklemek. Uzmanlar zerdeçal, pancar tozu gibi daha önceki akımların aksine, bu yöntemin vücut için daha faydalı olduğunu söylüyor.

Naturopatik beslenme uzmanı Jessica Shand, kolajenin cilt, kas, kemik, tırnak, saç ve bağırsak gibi vücut dokularını bir arada tutan hayati bir yapı taşı olduğunu ifade ederken, özellikle perimenopoz ve menopoz dönemlerinde östrojen seviyelerinin azalmasıyla kolajen kullanımının, sağlıklı cildi desteklemek ve eklem ile kas ağrılarını hafifletmek için etkili bir çözüm olabileceğine dikkat çekiyor.

TADI YOK, FAYDALARI ÇOK

Jessica Shand, kolajenin belirgin bir tadının olmadığını, ancak dokusuyla öne çıktığını belirtiyor. Kahveye eklenen kolajen tozunun topaklanmaması için, karışımın bir iki dakika boyunca iyice karıştırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Bu basit adım, kolajenin içeceğe daha iyi entegre olmasını sağlıyor.

Kolajen, bir protein olmasına rağmen beslenme uzmanları, bunu et veya balık gibi geleneksel protein kaynaklarının yerine kullanmayı önermiyor.

Et ve balık, genellikle yağsız protein kaynağı olarak öne çıkarken, kolajen ise bağ dokularında bulunan belirli bir protein türünün yoğunlaştırılmış bir formu olarak biliniyor.

Uzmanlara göre, protein alımını dikkatle takip eden bireyler, kolajeni cilt, eklemler ve kaslar için faydalı bir takviye olarak değerlendirebilir. Ancak kolajen, kas sentezi için gerekli olan tüm temel amino asitleri içermediği için ana bir protein kaynağı olarak düşünülmemelidir.

Bu nedenle, dengeli bir beslenme planında kolajen takviyesine yer verilmesi gerektiği vurgulanıyor.

KOLEJEN KULLANIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Jessica Shand, kolajen seçimi konusunda dikkat edilmesi gereken birkaç önemli noktayı vurguluyor.

Deniz kolajeni tercih ederken, ürünün sorumlu bir şekilde tedarik edildiğini gösteren “saf hidrolize kolajen” etiketine dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. En yaygın seçenek olan sığır kolajeninde ise, hormonlardan, antibiyotiklerden ve diğer istenmeyen katkı maddelerinden kaçınmak için “otla beslenmiş” ibaresinin bulunması öneriliyor.

Vegan kolajen ise bitki bazlı beslenen bireyler için iyi bir seçenek olarak değerlendiriliyor; ancak besin açısından hayvansal bazlı kolajenler kadar zengin olmadığı ifade ediliyor.

Vegan kolajen ürünlerinin genellikle vücudun kendi kolajen üretimini destekleyen C vitamini gibi bitki bazlı bileşenler içerdiği belirtiliyor. Bu rehber, doğru kolajen seçimi konusunda önemli bir yol gösterici olabilir.

Related Posts

Balık keyfiniz kabusa dönüşmesin! Bir lokması bile büyük riskmiş

Balık, yüksek biyolojik değere sahip proteinleri, omega-3 yağ asitleri (özellikle EPA ve DHA), D vitamini ve iyot gibi önemli mikro besinleri içeren değerli bir hayvansal besin kaynağıdır. Dyt. Beste Mum, ancak bazı bireylerde bağışıklık sistemi tarafından alerjen olarak tanımlanarak ciddi reaksiyonlara yol açabileceğini söyledi.

Küçük bedenlere büyük yoksulluk: Her 5 çocuktan biri büyüyemiyor!

Türk Pediatri Kongresi, bu yıl 60. kez pediatri camiasını bir araya getirdi. 2 binden fazla çocuk hekiminin katıldığı kongrede, farklı başlıklardaki oturumlarda 300’ün üzerinde konuşmacı ve başkan görev alarak kongreye doğrudan destek verdi.

Evdeki en sinsi mikrop yuvası! Klozetten 75 kat daha kirli, salonda baş köşede duruyor

Evde en kirli yerin tuvalet olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. İngiltere’de yapılan bir araştırma, evdeki bu eşyanın klozet kapağından 75 kat daha fazla bakteri barındırdığını ortaya koydu. Özellikle evcil hayvan sahipleri için bu durum daha da endişe verici boyutlara ulaşıyor.

Uzmanı uyardı: Şişkinlik ve hazımsızlık, ciddi hastalıkların ilk sinyalleri olabilir!

Uzmanı uyardı: Şişkinlik ve hazımsızlık, ciddi hastalıkların ilk sinyalleri olabilir!

Uzmanlar uyarıyor: Evlilik öncesi bu testi mutlaka yaptırın!

Uzmanlar uyarıyor: Evlilik öncesi bu testi mutlaka yaptırın!

Uzmanlardan kritik uyarı: 50 yaş üzeri herkes risk altında olabilir

Belirti vermeden ilerliyor, geç fark edildiğinde kalıcı görme kaybına yol açabiliyor. Erken teşhis ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları hastalığın kaderini belirliyor.